Blog Listem

14 Eylül 2012 Cuma

İşin doğrusu..
Üzülmedim hiç gidişine..
Aksine..
Mutluluk kuşları konuyor göğsüme.
Bir rahatlık var üstümde,
Sorma gitsin..
Bir cennet kokusu esiyor burnumun dibinde.
Öyle ki;
Yemyeşil her yer.
Huzurun boyası yüzüme aksetmiş..
Bir adım ilerisi sevinç çığlıkları sanki..
...
Pardon..
Işin doğrusu mu ? demişim.
Yanlış söyledim..

İşin yalanı diyecektim..


Zeynep Gül - İşin "doğrusu"

31 Ağustos 2012 Cuma

Kalk gidelim Sevdiğim..

Gidelim sevdiğim buralardan, gidelim..
Peygamber şehrine göçelim.
Şeytan taşlayıp !
Mekke-i mükkeremeyi tavaf edelim...
Beytullah'ı ziyaret edip,
Nur dağında istiğfarlar cekelim.
Gökyüzünün ihtişamını izlemeye gidelim.
Buraları terkedelim sevdiğim,
Ummu'l kur'a'da huzura erelim...

Zeynep Gül

18 Şubat 2012 Cumartesi

Kazası yok bu borçların Sevgili...



Sevdanın hasıdır;
Kalp ile hatırlayıp,
Dil ile yâd etmek.
Gaflettir seven gönüle!
Sükunete terk etmek Yârini,
Namazı terk misali.
Kazası yok bu borçların Sevgili...

Zeynep Gül

Tevekkül...



Biz aciziz kudret Allah'ın
O'na bırakıp tevekkül lazım
Bir tek umut, gücü duaların
Takdiri Ilahi karşısında nâçarım

Kader deyip boynumu eğdim
Gözlerin diye her gece yıldızları seyrettim
O'ndan gelene karşı durulmaz bilirim
Karşılaştırır yine Mevlam, sen isen kaderim...

Zeynep Gül

Yolumu aydınlatan dostlugun da yetiyordu...




14 Şubat 2012 Salı

Evine hoş geldin!…



Kanserden muzdarip olan bir gencin, gördüğü ışın tedavisi, kemoterapi sebebiyle saçları dökülmüş,
 bu halinden utanmış, çekinmiş, arkadaşlarının arasına nasıl çıkacağını düşünüyormuş.
Tam evine gelince, evinin önünde onları görmüş.
Yaklaşık 50 arkadaşı onu karşılayıp: “Evine hoş geldin!” demişler ama onu asıl şaşırtan başka bir şeymiş:
50 arkadaşı da kafalarını sıfıra vurmuşlar, aynen onun gibi!
.
“Mü’minler, birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidirler.
Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa diğer azaları da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.”
.
Buharî

11 Şubat 2012 Cumartesi

Parmak izlerim gibisin...


Birlikte büyüttüğümüz sevgim yanı başımda. Yaşarım sevgimi her koşulda, seninle ya da sensiz, cesurca.

Zeynep Gül

Ölüm; Doğum



Ne güneşin kaldı ne kamerin ışığı,
Kaybettiler sanki nurunu, yitirdiler ışısını…
Gündüzler! Geceden daha karanlık daha soğuk,
Yalnız rüyalarda bir nebze ısı bir nebze ışık…
Ne yaşamın kaldı ne hayallerin tadı,
Yitirdiler sanki gerçekliğini; hepsi yalan girdabı…

Zeynep Gül

....

Solumdan geçen yolları bilen yok senin dışında.
Bu kadar karanlık değildi buralar
Bu kadar uğraksız olmazdı selamın..
Sana bakarken bile sakardım ben değil mi?
Bir kibrit çöpüyle, koca koca yürekleri yakardım.
Bilmem kaç kez senden düşerdim de
Yine de sen koluma girersen kalkardım.
Şimdi;
Beceriksizliğimi yüzüme var hadi, çekinme;
Ben kim, sensiz yaşayabilmek kim!

Faruk Köse

9 Şubat 2012 Perşembe

Bir Zamanlar



Giden gitmistir, biliriz. Ne gidisine anlamlar yükleriz, ne de gelisini bekleriz. Giden gitmistir..
Fakat giden giderken biraktiklariyla hala nefes verdiginin farkinda degildir, cünkü biz biliriz;
"Ayrılık da sevdaya dâhil çünkü Ayrılanlar hâlâ sevgili"

Sadece bir kare.. hatiraya dahil.

Karsilikli kalp dokunmalar/imiz. Demistim ki; ve demisti ki.

Kainatta

o ve benden gayri nesne
kalmamış gibi
yalnız
ikimizi düşünüyorum.

Sana bakan her göz, ömrümü kısaltıyor.

Gözlerimi açsam da sen çıksan karşıma
Gel beni azad et kayboldum karanlıkta


yer ve gök bürünüp karanlığa
arşı âlâ daldığında uykuya
ay'ın sûretinde gör beni!


Şimdi ”Elif” kokulu adının en /ram/ haline Şükür ediyorum

Ve … -bil/ki !!!
Sadece gözlerinin rengine yazıyorum …


Hani diyorum,
Tutup sımsıkı ellerimden
Gömüversen gözbebeklerinin kahvesine beni...


Göz deyince bir de ses geldi aklima etkendir hani, yani demem o ki;
Sesin ne kadar benziyor sana..


Şimdi uzaklarda bir çiçeksin; benzersiz.
Bense kuru bir dal; ararım ellerini...


Sende kendime ait birşeyler buluyorum.
Bir resim, gizemli bir gülüş, naz, kapris, güzellik.
Hayır, bunlar sen değilsin.
Sen bu değilsin.
Farklı birşey.

Biblolar, kitaplar, kartpostallar, şiir defterin.
Hayır, bunlar da değil.

Evet sende kendime ait birşey buluyorum.
Şu çılgın fikirlerin, ya da umarsız davranışların.

Ne bileyim, renkler eklemek istemen kırlangıcın kanadına,
her akşam balkonunda dudak payı bırakılmış hüznü yudumlaman.
Bazen de yüzünde bir karış melalle görmem seni.

İşte bunlar sensin.
Bitmez tükenmez hayallerin, merakın, hobilerin, yakınmaların,
aşkın ve her seferinde sana yenilen gözlerim.
Konu-komşu, dedikodu kimin umurunda.

İkide bir yüzüme çarpılan bir günah gibisin.
Yine de seviyorum seni,
aklının eremeyeceği kadar.
Kalbime sığmaz oldun.


Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.
Ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim .
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...


Fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz
Güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz
Mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler..

O kadar !



Acılar ne büsbütün yeryüzünden kaldırılıyor,
ne de insan büsbütün acıya boğuluyor;
bıktırmamak için acıların yüzüne biraz tebessüm sürülüyor,
o kadar!..



| Sadik Yalsizucanlar

8 Şubat 2012 Çarşamba

Dert etme



Dert etme, iyiyim ben
Ara sıra mahşer
Ara sıra yaşama hırsı...

7 Şubat 2012 Salı

Zamansız kör oldu gözlerim



Yavaşca dokun yaralarıma. Yavaşca..
Annesi dün ölmüş çocuklara dokunurcasına, şefkatle..
Bin yıllık mushâfın sayfalarına nasıl dokunursa insan, öyle dokun..
Ben kolayca incinirim bilirsin.
Kolayca hasta olur,
kolayca vazgeçerim zor olan ne varsa.
Kolayca doğmuşum annem öyle söylüyor..
( .... )

Bir nefeste doğmuşum gece yarısı.
Bir nefeste ölürüm biliyorum. Zamansız ölürüm.
Seni zamansız gördüm meselâ.
Zamansız kör oldu gözlerim. Zamansız yaşlandım.


- Tarık Tufan

Kan Revan İçinde



Sevdadan bir uğultu kulaklarımda
Adını unutmaya meyilli
Gözlerin gözlerimde âmâ körlüğünde
Dudaklarım kuraklıkta kalmış
Kan revan içinde...

Zeynep Gül

Söz Sana...



Zor ayriligi yazmak,
Cümle olmak istemiyor kelimeler,
Ne gece sahit olmak istiyor,
Ne vesile oluyor kagit ve kalem,
Duygu selin durasi yok ki...
Ne olur el versen icli kalem,
Ne olur acsam yüregimi sana temiz sayfam,
Ates misali dökülenlerden cikan yangin mi tedirgin eden ?
Söz sana kalem,
Beddualar dökülmeyecek dilimden.

Zeynep Gül

6 Şubat 2012 Pazartesi

Bu kadar mıydı ?



Daha başından “girme bu kalbe” demiştim,
“Yolgeçen hanı değil; tek sahibi olacak” söylemiştim…
 Bir gün gideceğini bile bile fethettin,
 Bu kadar mıydı yere göğe sığdıramadığın sevgin?

Zeynep Gül

5 Şubat 2012 Pazar

Aslımda bile asılsızım..



Bir yanım sende emanet hâlâ..
Yan'sızım..
Zaman'sızım..
Derman'sızım..
Giden kim, kalan biz miyiz?
Kalan'sızım..
Yalansızım..
İçimden çıkmadın hiç desem..
İçimde kalan tek sızım..
Hâlâ anlamadın mı?
Sol yanım sende emanetken
Aslımda bile asılsızım..

Faruk Köse

2 Şubat 2012 Perşembe

Kimsenin Kalbi


 

Boşa akarken günler
Durmadan bir suyu övüyorlar burada,
Sürekli aynı şeye bakmaktan geliyorlar
Ayrıntılı bilgi Yoksulluk Kitabı’nda…

Boğazda balık sözü, hiç tutulmamış
Zengin kalkışı, bütün bu konulardan…
Bağlayıp bir yere şükür ipini
Dönüyorlar, bıkmaktan.

Günlerden şubat mı, öyle geçiyor
Ölümün sözünden çıkmayan zaman…
Gördün, gösterdin, hepsi bu kadar!
Kaç bakalım, yangından.

Bir şüphesin sen, dünyanın içinde
Geceden gündüzden ve diğerinden
Sessiz sedasız gitmeden önce;
Sevgili ve uçurum, aynı şey, bak sözlüğe.

İbrahim Tenekeci, Fakirlere Yeni Şeyler

1 Şubat 2012 Çarşamba

Lakin zaman, mekan farklı karşılaşmamız zor...

 
 
Yolculuğa çıkıyorum dönüşü olmayan
Gittiğim yer çok ırak, ıstırap vadileri
Sevginin, umudun adı anılmayan
Beklenen vakit; gitme vakti geldi...

Zeynep Gül

Zifiri

 
Gözümden akan yaşların eşliğindeki hüzünle seviyorum seni.
Içimin yangını, kalbimin sancısı , yüreğimin korkusu ile...
Tüm hastalıkları çekercesine, şıfasız, dermansız,
Devasız seviyorum.
Bir ölünün sevgisi kadar sonsuz, cansız bedenimle,
Yapayalnız ömrümle seviyorum seni.
Gittiğin kadar, gelmeyişinle tutunuyorum sana...
Yokluğundaki sızı, ellerimdeki yara,
Yüzümdeki zifiri karanlığın ifadesi ile bekliyorum.
Gittiğin kadar olsan da,
Gelmeyecek olan ayak izlerin hayalini kuruyorum.
Sessizliğin yankısındaki çığlıkları duyuyorum;
Severken seni...
Ölümün tadı tatlanıyor dilimde her an her saniye;

Sevdiğim için seni...

Zeynep Gül

25 Ocak 2012 Çarşamba

Gözümün Nuru



...
Vazgeçmeyelim gözümün nuru...
Pes etmeyelim kalbimin süruru...
Teslim olmayalım bedenimin ruhu...

 Bitmeyelim daha başlamadan...
 Veda etmeyelim yaşamadan...
 Ölmeyelim Azrail son nefesi almadan...


...

Zeynep Gül

23 Ocak 2012 Pazartesi

Beni bağışla, beni hoşgör, seni seviyorum.

 

Beni Bağışla, Seni Seviyorum

Beni bağışla aşkım, aşkımı hoşgör artık
Beni hoşgör, beni bağışla, seni seviyorum.

Yolsuz yordamsız bir kuş gibi öksendeyim
Yüreğim tir tir, örtüsünden kurtulmuş
Şimdi yoksul, şimdi çırılçıplak, şimdi soyunuk
Acını esirgeme benden, ko sarınsın yüreğim
Ko giyinsin, ko kuşansın, ko örtünsün. Sonra
Beni bağışla aşkım, beni hoş gör, seni seviyorum.

Eğer bir lokmacık bile sevemezsen beni,
Hiç mi hiç sevemezsen eğer
Acımı bağışla, beni hoşgör, seni seviyorum.

Bana öyle eğri bakma, ırak durma ellerden
De, kuytuma çekilirim, de karanlığa kavuşurum
Sımsıkı tutarım ellerimle utancımı
Sarıp sarmalarım, dürüp bükerim
O an yüzün eğ benden aşkım, kaçır benden
Beni hoşgör, beni bağışla, seni seviyorum

Gün gelir, hayalin erişir karanlık yiter
Meyil verirsin bana, gün gelir
Şimdi çaresizim, yalnızım, kolum kanadım kırık
Beni bağışla aşkım, beni hoşgör, seni seviyorum

Seni seviyorum, yüreğim mutluluk selinde
Kapıp koyveriyor kendini gurbetlere varıyor
Gülme bu korkulu gidişime, gülme bağışla aşkım
 
Beni bağışla, beni hoşgör, seni seviyorum.

22 Ocak 2012 Pazar

Kelepçeli Yüreğim

 



Bir zamanlar sıkılarak söylediğim, utanıp söyleyemediğim kelimeleri cümleleri ağzımdan çikmaya çalısırlarken geri gönderiyorum kelepçeliyorum yüreğime...
Önceleri o kadar masum ve ürkeklerdi ki bulamıyorlardı çikis yolunu...
Ya simdi, çıkmak için parçalıyorlar içimi, çığlık çığlığa haykırıyorlar...

İçlerinden biri: " BITANEM! nolur gitme aşabiliriz engelleri, savaşabiliriz hayatla sen olduktan sonra yanımda kaya gibi sağlam dururum olumsuzluklar karşısında...Bırakıp gitme beni, sebepsiz biçare koyma beni! Bakma sen bu ne dediğini bilmez agızdan çıkanlara, aklın esiri olmuş. Ah bir kıra bilsem şu kelepçeleri çıkarım o zalim agızdan, dökülürüm dudaklardan... Ama bitanem kırılmıyor; madeni sevgi"
  
Diğeri feryadı figan eder: "AŞKIM! Hani çok seviyorduk... Hani ay ışığındım senin... Sevmiyor musun artik beni tükendi bitti mi aşkın? Yok mu aşk dedikleri, yalan mı? Yalan olan kelam ile mi isimlendirdin beni? Hiç mi sanşımız yok, tek çikar yol teslimiyet mi? Gerçekler mi diyorsun; aşkın gözü körse nasıl grüyorsun gerçekleri??? Ya aşık değilsin ya da çok özel ender bir aşka sahipsin? Hangisi söyle bu sefer susma! Aşkım duy beni! Sende kelepçeleme kalbine içindekileri...Birak çıksınlar bitirsinler bu kabusu, rüyamıza geri dönelim, gerçege dönüşmesi için dağları delelim çölleri geçelim"

 Biri ise parçalar kendini: GÖZÜMÜN NURU! Nereye gidiyorsun? Karanlıklara mi gömeceksin beni, batma vaktin mi geldi?  Başka dünyalara doğmaya, hayat kaynağı olmaya,nur olup gözlerden taşmaya mi gidiyorsun? Ya bu yaşlı gözleri düşünmez misin, nurunu kaybederse karanlıklara bürünmez mi? inanma sen ağlamıyorum diyen dudaklara, yaşlarla ıslanırken sana yalan söylüyor...gitme nolur beni ağma bırakma, seni göremeyen gözlerim görmesin kimseleri! Gitme nurum gitme"

Bir digeri sessizce ağıtlar yakar: "KALBIMIN FATIHI! Mademki fethettin, açabildin bu kalbin kapılarını şimdi niye bırakıp gidiyorsun? Fetih umduğun gibi değil mi yaşayamaz misin bu kalpte, sana layik degil mi? Sonsuza kadar sahibi olamaz mısın? Tahtını boş bırakıp  gidecek misin? Keşiflere çıkıp fethedilecek yeni kalpler peşine mi düşeceksin?  Illa da gideceğim diyorsan, açtığın kapıları kapa da öyle git...Kalbimi geldiğindeki gibi bırak yapabilir misin? Sökebilir misin kök salmış sevgini? Kırmadan çıkabilir misin küçücük kalbimden dünyalara sığmaz aşkını? Sana ve bana ait olanları ayırt edebilirsen al git seninkileri... Ama ayıramazsın, senin kalbin benimkiyle tamam olmuş benimki senin  kalbinle... Hadi geri ver içinde sen olmayan kalbimi"

 Biride damla damla ağlar: " YAĞMURUM! Hayatımın kaynağı, nefesimin bereketi, siçim siçim yağmayacak mısın, nazlı nazlı düşmeyecek misin bu yüreğe gayrı? Susamış kurak yüreğim doyamadı sana... Kurumuş dallarım yeni yeşermişti... canımdaki cansın damarımdaki kansın  sensiz hayat olmaz... GITME YAĞMURUM GITME SENSIZ YASAYAMAM…


 Içlerinden biri dimdik ayakta, gözleri kara: "IMKANSIZIM! ben sana zaten imkansızım demişim uzun süredir gidişini bilmekteyim ama bu kadar ani olacağını, ayrılığın kapımızı bu denli erken çalacağını idrak edemedim belkide etmek istemedim...Demek ki o kara gün geldi, gündüzlerde geceye ilhak olacak... Merak etme, bilirsin severim geceleri.. Senin yokluğun çokda acıtmaz beni.. Ayni gökyüzünün altındayız diye ayla yıldızlarla sana ne selam yollayacağım nede yanağına buse konduracağım...Sabahları senin günaydın mesajların olmayacak ama uykumu almış olarak uyanacağım.. Günaydın diyeceğim biri olmayacak belki ama aynaya bakıp GÜNAYDIN YÜREKSIZ MELEK diyeceğim...
Anlatmak istediğim kaybettiğim kadar kazançlıyımda bu ayrılıktan... Ben sensiz olmasını da bilirim öncesinde yoktun zaten hiç gelmemiş bu yüreğe girmemiş yüreğimi söküp gitmemiş kabul edeceğim...
Ben yüreksiz yaşamasınıda bilirim ruhum yeter bana AL GIT YÜREĞIM HATIRA OLSUN BENDEN SANA...



Zeynep Gül